MARS’IN MİTOLOJİSİ
Güneş Sistemi’nde ki en küçük gezegenlerden biri olan Mars “Kızıl gezegen” olarak tabir edilir. Mars’ın insanoğluna mesajı her zaman ‘Git ve al!’ olmuştur. Mars’ın sembolü, bir daire ve küçük bir oktan oluşur. Sembolde anlatılmak istenen enerji, merkezden yukarıya doğru yöneldiğidir. Bu yüzden Mars; istekleri ve amaçları için savaşmayı, mücadele etmeyi, cesareti ve savunma gücünü anlatır. Biyolojide de eril cinsiyeti göstermek için kullanılan bu sembol, simyada karakteristik rengi kırmızı olan Mars’ın hükmettiği demir elementini simgeler. Mars kırmızımsı rengini demir oksit elementine borçludur. Yılın üçüncü ayı ola “Mart”, köken olarak Roma mitolojisindeki Mars (Latince, Martius) kelimesinden gelmektedir.
Mars mitolojide, ‘Savaş tanrısı’ diye bilinir. Astrolojik olarak Mars askerlerle silahlarla ilgilidir. Aynı zamanda harekete geçmek, ilk adımı atmak ve cesaret demektir. Mars hayatta kalmakla ve var olma gücüyle ilgilidir. Bir haritada güçlü yerleşimde olduğunda, kararlı istikrarlı adımlar atmayı vurgular. Ayrıca yönetilmek ve yönlendirilmek onlara göre değildir. Haritamızdaki Mars enerjimizi nasıl kullandığımızı, nasıl harekete geçtiğimizi, kas gücümüzü, yaşamda ne için mücadele ettiğimizi, nasıl tepkiler verdiğimizi, nasıl savaştığımızı, neyle harekete geçtiğimizi anlatır.
Yunan Mitolojisine göre baş Tanrı Zeus ile Hera’ nın oğlu olan Ares, gözü pek bir savaş tanrısıdır. Ares insanların savaşıp birbirlerini katledişlerini ve yeryüzünde adeta dereler gibi kan aktığını görmekten büyük keyif alırdı. Bu yüzden insanların kalplerine kin ve nefret salardı ki böylece savaş çıksın. Kör bir cesarete ve olağanüstü bir kuvvete sahip olduğundan kavgalara korkunç naralar atarak girer, kılıcını sağa sola savurur, durmadan adam öldürürdü. Kana susayan bir tanrı olduğundan geçtiği yerlere ölüm ve felaket saçardı. Bu yüzden insanlar savaş tanrısını hiç sevmezlerdi. Onu tek seven millet savaşçı olan Romalılardı, onlar Ares’ e büyük önem verirler savaşa ya da yağmaya gittiklerinde Ares’ ten yardım isterlerdi. Savaşlarda Ares’ in yanında çoğunlukla Eris (kavga) olurdu.
Ares’ in en büyük düşmanı Athena idi. Zekâ tanrıçası da tıpkı kendisi gibi savaşmaktan hoşlanan Athena hak ve hukuk için çarpışır kan dökmektense zekâsını kullanmayı tercih ederdi. O, sorunları önce kafasını kullanarak çözmeye çalışır eğer başarılı olamazsa savaşa girerdi.
Ares, sevilmemesine rağmen birçok sevgilisi olduğu ve bu sevgililerden sayısız çocukları olduğu söylenir. Tüm gönül ilişkileri içinde tartışılmaz skandal yaratacak tek sevgilisi Afrodit olmuştur. Bu beraberlikten Phobos (bozgun), Deimos (korku) ve Harmonia (uyum) doğmuştur. Phobos ve Deimos doğaları gereği devamlı babalarına eşlik etmişlerdir. Aphrodite ile yaşadığı gizli aşkın ortaya çıkmasıyla, Olympos’taki rezaletin ardından, Ares Trakya’da da boş durmaz ve barbar Trakyalıları Amazonlara karşı kışkırtır. Çıkan savaştan zevk alarak önüne geleni öldürürken kendisi adına kafataslarından bir piramit inşa eden oğlu Kyknos’ un ölüm haberi gelir. Kyknos, piramidi tamamlamak üzeredir. Zirvede tek bir kafatası için boş yer kalmıştır ve Teselya kralının kafasıyla zirveyi tamamlamayı düşünürken, Herkül’ ün oradan geçtiğini görür. Birden bire Herkül’ e meydan okur ve Herkül onu öldürür. Bu haberi alır almaz savaş arabasına atlayan Ares, kendisini kafatasından tapınakla onurlandıran oğlunun intikamı için Herkül’ ün üzerine saldırır. Yeri göğü inleten kavganın ardından Herkül bariz bir üstünlük kazanarak Ares’ i kaçmak zorunda bırakır.
Tarihte Yunan tanrıları içerisinde belki de en fazla utanç verici duruma düşen tanrı, Ares olmuştur. Hades ve Aphrodite dışında kimsenin sevmediği bu tanrı sık sık kendisini zor durumlara düşürdüğü bilinir.
Yunan dünyasında saygın bir konuma sahibi olamayan Ares, Roma Mitolojisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Yunan Mitolojisinde Ares olarak geçen savaşın ve korkunun tanrısı, Roma’da ise Mars olarak biliniyordu. Çiftçilik ile uğraşan ya da pastoral bir yaşam tarzı süren İtalyan kabileler için ilk başlarda tarım tanrısı olarak geçen Mars, zamanla barışçıl özelliğini kaybedip tarım tanrısı olma özelliğini de muhafaza ederek savaş tanrısı olarak yerini korumuştur. Savaş tanrısı olarak Jüpiter’den sonra en önemli tanrılar arasına girmiştir. Romalılar için bu tanrı koruyucu niteliğindeydi ve bu nedenle Mars’ı, Romus ve Romulus’ un babası olarak ilan etmişlerdi. Görüldüğü üzere Roma’da Mars olarak bilinen Mars halk tarafından oldukça sevilirdi. Tanrı Mars adına yapılan gösteriler ve dini şenlikler ise Mart ayında gerçekleştirilirdi. Roma orduları ise savaşa çıkmadan önce savaş tanrısı adına dua eder ve onun korumasını beklerlerdi. Savaşın kötü yönde ilerlemesini ise, tanrının onlara olan öfkesini gösterme biçimi olarak düşünürlerdi. Roma’da bulunan Campus Martius isimli alan da Mars’a adanmıştı.
Mars’a çeşitli dillerde verilmiş adlardan bazıları şunlardır; Romalılar ’da Stella Martis, yani “Mars’ın yıldızı”, Eski Yunanlılar ’da Mars’ın bir başka adı “ateşli, ateşten ” anlamına gelen “Pyroeis” dir. Gezegenin Arapçadaki adı “El-Mirrih” tir, Arapça’ dan da Türkçe ’ye “Merih” olarak geçmiştir. Eski Türkler’ de Mars’a “Sakit” adı verilirdi. Babil mitolojisinde Mars, Nergal ile ifade bulurdu. Norveç Mitolojisinde ise Zalim Thor, düşmanı vurmak için cennetten yıldırımlarını göndermektedir.
Astrolog Nurgül DÜZENLİ